top of page

KUŞLAR DERDİNE KONAR

Seramik sanatçısı Elif Aydoğdu Ağatekin, “Kuşlar Derdine Konar” başlıklı sergisinde yine toplumsal sorunlara kendi diliyle değindi. Ağatekin’in son çalışmaları insanın da, seramiğin de kırılarak şekillenebileceğine dair vurgu yapıyor.


Fatma Batukan Belge


Seramik sanatçısı Elif Aydoğdu Ağatekin’in geçtiğimiz aylarda Ankara’daki Nurol Sanat

Galerisi’nde açtığı “Kuşlar Derdine Konar” sergisinin adı merak uyandırdı; kuşlar gerçekten derdine mi konuyordu, böyle bir deyim var mıydı?” Aslında hayır, yok. İyi bir Hasan Ali Toptaş okuyucusu olan Ağatekin’in, dilsel açıdan “Kuşlar yasına uçar” kitabına öykünmesiyle ortaya çıkmış… Sanatçı, son dönem çalışmalarının yer aldığı serginin bir tür kabulleniş sergisi olduğunu söylüyor: “Yıllarca sürmüş bir iç mücadelenin sonu… Artık kaybeden mi kazanan mı olduğunu önemsememe hali… Duymazlıktan gelme… Vicdanla akıl arasında bir ateşkes… Yıllar boyunca tekrar tekrar gidilen yollarda kaybedilmiş istikbalin resmini izleme hali…”

Elif Aydoğdu Ağatekin

Aslında Elif Aydoğdu Ağatekin mücadeleyi bırakmış değil; isyan etmiyor ama kendi

diliyle eleştiride bulunuyor. Sorunu kabullenip toplumsal eleştiride bulunmak da mücadelenin bir parçası elbette. Sadece bunu daha sessizce yapıyor. Kendi deyimiyle “ateşkes imzaladığı”

mücadelede bir soluklanma anı bu çalışmaları…


Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Seramik ve Cam Bölümü’nde görev yapıyor. Hergün evinin, ailesinin bulunduğu Eskişehir’den Bilecik’e gidip geliyor. Yol yorgunu; “Her gün arabalar, kamyonlar, yol şeritleri, kar yağışları, bitmeyen inşaatlar, yol çalışmaları, grileşen doğa, fabrikalar ve hafriyatların içinden geçerken başka insanların gürültüsünden kendi sesini duyamayacak kadar uzaklara gidip gelmekten yorulmuş bir şoförüm” diyor. Yol üzerindeki çimento fabrikalarının gri siluetleri yapıtları üzerine düşüyor. Ama son çalışmalarının yer aldığı bu sergisinde hepsinden daha çok kuşlar var.

Kendisi de kuşların yuva yapmak için oradan buradan topladığı dallar, yapraklar gibi farklı

çamurlardan ürettiği küçük parçaları yığıp duruyor. Sanatta Yeterlilik’ini “Alternatif Bir İfade

Aracı Olarak Atık Seramiklerin Seramik Sanatında Kullanımı” konulu teziyle tamamlayan ve

daha önceki çalışmalarında da atık seramik malzemeler kullanan Ağatekin’in bu tür

malzemelerle kurduğu ilişkinin olgunlaştığı görülüyor. Artık sadece atıkları kullanmıyor;

insanın da seramiğin de kırılarak şekillendirileceğine duyduğu inançla sapasağlam kullanım

seramiklerini bile isteye kırıyor ve anlatımında dilsel bir öge olarak kullanıyor. Kırdıkları

arasında 150 yıllık antika porselenler de olduğundan ciddi bir bütçe ayırıyor bu işe…

Amacı mı? “Amacım zihnimdekilerden arınmak, vicdanları her gün yaralayan utancın yüklerini biçimlendirmeye çalışarak onlardan kurtulmak. O yüzden bile isteye kırıyorum seramikleri. Kesiyorum içlerini, yığınlar yapıyorum parçalarından, önce dağıtıyorum hepsini, sonra topluyorum o dağınığı, tane tane, parça parça birbirlerine ekleyerek arıyorum onlarca kez

olmak istedikleri şekli.”

bottom of page