SIRADIŞI MİNAS USTA’NIN GENOVEFA HİKAYESİ
- Seramik Türkiye
- 14 saat önce
- 2 dakikada okunur
Pera Müzesi’nin koleksiyon sergileri kapsamında yer alan “Sıradışı Minas, Kütahya Çini ve Seramiklerinde Esin ve Yeniliğin Hikâyesi” başlıklı sergi Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu’ndan değerli bir seçkiyi sanatseverlerle buluşturuyor.
FATMA BATUKAN BELGE
Pera Müzesi, koleksiyonundaki yapıtları zaman zaman farklı başlıklar altındaki seçkilerle sunuyor. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu’nda yer alan Kütahyalı çini ustası Minas Avramidis’e adanmış olan sergi de bu kapsamda gösteriliyor.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın çok zengin bir Kütahya çini ve seramikleri koleksiyonu var. 1980’li yıllarda oluşturulmaya başlanan ve yıllar içinde genişleyip zenginleşen koleksiyon bugün 1000 civarında eseri barındırıyor. İznik çini sanatının gölgesinde kalan Kütahya çini ve seramik sanatının özellikle 18. ve 20. yüzyıllar arasındaki gelişimini ortaya koyuyor. Koleksiyonla ilgili iki katalog-kitap ise bu alandaki en önemli kaynaklardan.
Kütahya, Osmanlı döneminden önce de çevresindeki zengin kil yataklarıyla Frig, Yunan, Roma ve Bizans dönemlerinde de seramik üretimi yapılan bir yer olmuştur. Kütahya’da 13. yüzyıl sonunda başlayan üretim İznik ile paralel devam etmiş; 17. yüzyılda İznik’te seramik üretimi sona ererken, Kütahya’daki üretim direnerek ayakta kalmayı başarmıştır. Kütahyalı seramikçiler hem halkın ihtiyaçlarını karşılamış hem de bazı mimari yapıların kaplamaları için çiniler üretmişlerdir. 16. ve 17. yüzyıllarda Kütahya seramikleri hakkında yeterli bilgi olmadığından, bu dönemde üretilenlerin tamamı İznik’e mal edilmiştir. Ancak Kütahya’da 16. yüzyılın sonlarında 300 kadar çini atölyesinin varlığından bahsedilmektedir.
Renkli Taşbaskı, Genovefa Hikâyesi (3. Sahne) Seramik tabak, 1910-1915 Minas Avramidis
1900-1902 Sotiris Christidis
14. yüzyıl sonunda Kilikya Ermeni Krallığı yıkıldıktan sonra Ermeni aileler Akdeniz ve Osmanlı topraklarına dağılmıştı. Kütahya'da bir Ermeni cemaatinin varlığı ve çini atölyelerinde azınlıkların, özellikle de Ermenilerin çalıştığı bilinmektedir. Ermenice yazılmış kitabeler dışında desenler tamamen Türk özellikleri taşımaktadır. Elbette 17, 18 ve 19. yüzyıllarda Ermeni ustaların ağırlıkta olduğu dönemde, Türk desen ve renk anlayışından uzak, Hıristiyanlık konulu duvar çinileri ve kilise eşyaları da yapılmış, İmparatorluk’un çeşitli kentlerindeki kiliselerde kullanılmıştır. Hıristiyan cemaat için üretilen seramiklerin süslemelerinde haç, seraphim/serafim, kerubin, aziz figürleri, İncil ve Tevrat’tan sahnelere de yer verilmiştir.
1877-1954 yılları arasında yaşayan Minas Avramidis de Kütahya’nın sıra dışı çini ustalarından biriydi. Minas’ın esin dünyasının en etkileyici örneklerinden biri, 1910’lu yıllarda yaptığı Genovefa Hikâyesi’ni betimlediği tabak serisidir. Minas bu seride, inanç ve sadakat gibi konuları temel alan anlatıdan ilham alır. Hikâyeyi, 19. yüzyıl sonlarında Karamanlıca yayımlanan tefrikasından okuduğu ve Sotiris Christidis’in yaptığı, Rum mahalle kahvehanelerinde yaygın olarak yer bulan bir taşbaskıda gördüğü düşünülüyor. Kütahya’nın köklü çinicilik geleneğinin renk, bezeme ve formlarından yola çıkarak kendi özgün üslubuyla, geleneği ve yeniliği ustalıkla harmanlamıştır.
Seramik vazo, 1930-1940 Seramik tabak, 1920-1930 Kubbetü’s Sahra Atölyesi Atina Kutahia Seramik Şirketi Fabrikası (Kudüs)
Sıradışı Minas sergisi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu’ndan eserlerle 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Kütahyalı ustaların, kaybolmaya yüz tutmuş çiniciliği canlandırma çabalarını bir usta ve bir eser grubu üzerinden inceliyor. Kütahyalı Minas Avramidis ve onun Genovefa Hikâyesi tasvirli seramik tabak serisi üzerinden usta-çırak ilişkisi, gelenek ve yenilik, seri üretim ve zanaat kavramlarını ele alıyor. 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde Kütahya, Atina, Selanik ve Kudüs’e dağılan ustaların hikâyelerine de ışık tutuyor.
Kommentarer