top of page

YAŞAMA VE SANATA COŞKUYLA BAKAN BİR SERAMİKÇİ

37 yıldır Eskişehir’de yaşayan ve çalışmalarını bu kentte sürdüren Ayşegül Türedi Özen bir süre önce kurulan Şehrin Ateşi Seramik Galerisi’nin danışmanlığını yapıyor. Sanatçının “Kadın Eli” başlıklı sergisi de galerinin ilk sergisi oldu. Yaşama coşkuyla bakan ve yapıtlarına da bu sevinci yansıtan Özen ile keyifli bir sohbet yaptık.


Doç. MUTLU BAŞKAYA


Seramiğe nasıl başladınız? MÜ GSF Seramik Bölümü mezunusunuz ama okula girdiğinizde adı DTGSYO idi değil mi? Bauhaus kökenli eğitimin nasıl katkıları oldu?

Anadolu topraklarımız, seramiğe dair olağanüstü bir hazineyi içinde barındırıyor. Benim bu hazineyle daha yakından tanışmam; Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nun, 1981 yılında girdiğim yetenek sınavlarında, Seramik Bölümü’nü üçüncülükle kazanmamla başladı. 4. Sınıf öğrencisi iken okulumuzun adı değiştirildi. Böylece 1985 yılında yeni adıyla Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nden dönem ve bölüm birincisi olarak mezun oldum. Bauhaus kökenli eğitim programıyla sanat eğitimi veren okulumuzun çok değerli hocalarından, toprağın sanatı olan seramiğe dair çok önemli dersler aldım. Öğrencilik yıllarıma ‘Sanat sanat için midir? Sanat toplum için midir?’ soruları ve verilen cevaplar damgasını vurdu. Dört yıl süren eğitim sürecinde, bu türden sorulara cevaplar aramayı; doğaya, olaylara ve sorunlara en geniş açılardan bakabilmeyi/görebilmeyi, geleneneklere saygılı olmayı, bugüne dair izleri, geleceğe dair söylemleri olan tasarımları/eserleri üretebilmenin kurallarını öğrendim. Uzun soluklu bir öğrenme biçimi olan Bauhaus kökenli eğitimin katkılarının benim için; kendimi, çevremi ve içinde yaşadığım toplumu tanımak, çevremde olup bitenleri fark etmek, karşıma çıkan her durumdan, her görüntüden esinlenerek ve de içselleştirerek bir tasarım/bir eser ortaya çıkarmak çabalarımı coşturmasıdır diyebilirim.


ABD’deki eğitim kurumlarında da atölye çalışmaları yapmış bir akademisyen olarak Türkiye’deki seramik eğitimi hangi düzeyde?

Henüz öğrencilik yıllarımda staj için Fransa Limoges’da bir eğitim kurumunda bir aylığına staja gittim. Anadolu Üniversitesi’nde Araştırma Görevliliği ile başlayan akademisyenlik yıllarımda da Amerika’daki önemli iki okulda iki yıl süreyle eğitim ve seramik atölye çalışmalarıma devam ettim. Aynı zamanda bu ülkelerdeki seramik fabrikalarını, seramik malzemeleri satış dükkanlarını ve sanatçı atölyelerini de ziyaret ettim. Bu sayede de seramiğin eğitimi ve üretimleri üzerine birçok inceleme, izleme ve araştırma yapma şansını yakaladım. Avrupa, Amerika ve Türkiye’deki eğitim sistemleri; eğitimciler, ders işleyiş biçimleri, atölyeler, atölyede çalışma disiplinleri, uygulama çalışmaları, değerlendirme kriterleri, malzemeler vb. gibi pek çok konuda farklılıklar gösteriyordu. Şimdi geriye dönüp baktığımda bu söylediklerimin üzerinden 35 yıl geçmiş. Bugün geldiğimiz noktada bedensel, zihinsel ve el becerilerini çok olumlu yönde geliştirdiği bilinen malzemesi çamur olan seramik, yediden yetmişe her yaş grubundan birçok kişinin ilgisini çekiyor, tanınıyor, seviliyor. Türkiye’de seramik eğitiminin artık sadece eğitim kurumlarıyla sınırlı kalmadığını görüyoruz. Amatör veya profesyonel olarak seramik eğitim kursları açılıyor, dersler veriliyor. Kısacası; seramik eğitimi anaokulundan üniversitelere kadar çok geniş bir eğitim yelpazesi içinde yer almaya başladı. Bunun yanı sıra yüksek öğretim kurumlarındaki seramik eğitimi programları içinde yer alan bilimsel düzeydeki ulusal ve uluslararası sergiler, sempozyumlar, çalıştaylar, kongreler, konferanslar, bienaller, trienaller vb. her türden etkinlikler, kitaplar, makaleler, tezler vb. gibi yazılı kaynaklar, Türkiye’deki seramik eğitimine çok önemli katkılar sağlıyor. Bugün geldiğimiz noktada yukarıda söz ettiğim gibi Türkiye’deki seramik eğitimine dair çeşitlilik gösteren eğitim sistemlerine kimi zaman karamsar kimi zaman da umutla bakıyorum. Dileğim, seramiğe dair eğitimin ehil ellerde sürdürülmesidir.


Bu soruya bağlı olarak sizce Türk seramik sanatının dünyadaki yeri nedir?


Seramik sanatının dünyadaki yerini seramik duayenlerimizin bıkmadan yorulmadan seramik sanatı adına yıllarca gösterdikleri üstün çabaları ve birbirinden değerli başarıları belirlemiştir. Bu çabaların ve başarılarının sonucunda Türk seramik sanatının yurdumuzda da dünyada da tanınırlığına büyük katkılar sağladılar. Kendilerinden sonra gelen nesillere güzel örnekler oldular. Seramik sanatına ömürlerini harcamış olan ve bugün aramızda olmayan duayenlerimize tanrıdan rahmet diliyorum. Çalışmalarıyla halen bizlere örnek olan duayenlerimize de sağlıklı ömürler diliyor ve binlerce kez teşekkür ediyorum.

Teknolojik gelişmeler sayesinde yazılı, sözlü, görsel her türden bilginin kıtalardan kıtalara hızla aktarıldığı, mesafelerin kısaldığı bir süreçteyiz. Bu sayede de doğal olarak her alanda olduğu gibi seramiğin gerek eğitim gerekse de uygulamaları alanında çok değerli gelişmeler, yenilikler, değişimler, araştırmalar, incelemeler yapılabilmektedir. Seramik bölümlerinden mezuniyetler, seramiğe dair uluslararası bağlamda etkinlikler sayesinde her geçen gün yeni yeni isimler ortaya çıkıyor, başarılı etkinlikler yapılıyor, davetler alınıyor, gurur veren başarılara imzalar atılıyor. Bu da Türk seramik sanatının dünyadaki yerinin çok sevindirici, çok heyecan verici, bir hayli de iyi durumda olduğunu gösteriyor.


Bugüne kadar sizi en çok etkileyen seramik etkinliği hangisidir?

Bu sorunuza cevap olarak; bugüne kadar beni derinden etkileyen ve ömrüm oldukça asla unutmayacağım seramiğin de içinde yer aldığı teorik ve uygulamalı atölye çalışmalarından oluşan disiplinler arası bir eğitim programını örnek olarak söylemek istiyorum. Avrupa Birliği tarafından desteklenen, Yaşam Boyu Öğrenme- Erasmus Yoğunlaştırılmış Programında yer alan sanat aracılığıyla öğrenme proje çalışması. İngiltere, Letonya, Norveç ve Türkiye’den seçilen 4 üniversitenin; eğitim, iletişim, tiyatro, dans ve plastik sanat eğitimi alan 50 öğrencisi, 12 akademisyen/sanatçısının katılımlarıyla Norveç (15–30 Haziran 2009, Yksnøya Adası) ve Türkiye’de (11-26 Haziran 2010, Bozcaada) gerçekleştirilmiştir. Bu projenin; seramik atölye çalışmalarında atölye liderlerinden birisi de Türkiye’den bendim. Eğitimci/sanatçı olarak geleneksel ve çağdaş seramik deneyimlerimi teorik ve uygulamalı olarak öğrencilerle paylaştım. Uygulamalı olarak yürütülen atölye çalışmalarında; kilin plastik özelliğinden yararlanarak biçimlendirme olanaklarının çeşitliliği anlatılmış, doğal-yapay doku ve malzemelerle yaratıcı düşünmeleri ve sınırlarını zorlamaları istenmiştir. Çevirme, yer değiştirme, dönüştürme, aktarma ve iletişim gibi kavramların dans, drama, eğitim, iletişim, edebiyat, seramik ve arazi sanatı aracılığı ile anlatılması istenmiştir. İki hafta içinde tamamlanan atölye çalışmalarında eğitime ve sanat eğitimine multidisipliner bir yaklaşımla seramik sanatının katkıları ve etkileri gösterilmeye çalışılmıştır. Atölye çalışmalarının bitiminde; öğrenciler ve eğitimcilerden alınan yazılı sonuç değerlendirmeleriyle, seramik çamurunun sanat alanında kullanıldığında insan zihninde ve bedeninde yarattığı olumlu, değiştiren, dönüştüren, düşündüren halleri rapor haline getirilmiştir. Amacı, işleyişi ve sonucu ile oldukça başarılı bir eğitim programı olmasının yanı sıra bir etkinlik olma özelliğiyle de çok etkileyiciydi.

Danışmanı olduğunuz Şehrin Ateşi Seramik Galerisi’nin Eskişehir’deki kuruluş aşamasından bahsedebilir misiniz?


Eskişehir Odunpazarı Belediyesi 2015 yılından itibaren Uluslararası Eskişehir Odunpazarı Seramik Pişirim Teknikleri Çalıştayı’nı gerçekleştiriyor. Bu çalıştaya 2017’de Davetli Sanatçı, 2018’de Onur Konuğu, 2019 ve 2022’de de Danışman olarak davet edildim. (Çalıştaya pandemi yasaklarıyla 2020 ve 2021 yıllarında ara verildi.) Çalıştay, Tarihi Odunpazarı Meydanı’nda açık havada, halkın da dilediği zaman gezebildiği, seramik sırlama ve pişirim sürecini izleyebildikleri bir etkinlik alanı olarak düzenleniyor. Çalıştaya katılan sanatçılar, bisküvi pişirimi yapılmış eserlerini çalıştay süresince sırlıyorlar. Raku, sırsız raku, sagar, kağıt fırın, at kılı, bakır matı gibi pişirim teknikleri ile şehrin ateşinde muhteşem sanat eserlerine dönüştürüyorlar. Festival tadında geçen çalıştay sürecinde her yaştan ziyaretçi seramik masalarında, hazırlanmış çamur karoları üzerine çizgisel dekorlar yapıyorlar, çamur tornasında çamuru şekillendirme heyecanını yaşıyorlar. Uluslararası Eskişehir Odunpazarı Seramik Pişirim Teknikleri Çalıştayı’nın bu yıl altıncısı gerçekleştirildi. Çalıştay sayesinde yerli ve yabancı birçok değerli seramik sanatçısının yüzlerce seramik eseri Odunpazarı Belediyesi’nin koleksiyonuna kazandırıldı.

Bu eserlerin tek bir çatı altında toplanması ve sergilenmesi kısaca bir galeri oluşturulması düşüncesi, her çalıştay sonrasında giderek büyüyen bir isteğe ve gerekliliğe dönüştü. Bu konuya duyarsız kalmayan Odunpazarı Belediye Başkanı Av. Kazım Kurt’un, Odunpazarı, Arasta Çarşısı içinde göstermiş olduğu mekanın, “Şehrin Ateşi Odunpazarı Seramik Galerisi” olmasına karar verdik. 2021 yılının Aralık ayına kadar restoran ve otel olan binanın, yaşayan bir galeriye dönüşmesi için genç, çalışkan ve deneyimli bir idari ve teknik kadro ile çalışmalara başladık.


Şehrin Ateşi Odunpazarı Seramik Galerisi; giriş, birinci ve ikinci kattan oluşmaktadır. Giriş bölümünde yediden yetmişe yaş aralığında, galeriyi ziyaret etmesi düşünülen ziyaretçilerin, çamurla tanışma heyecanı yaşayacakları Temel Seramik Atölyesi, uzantısında fırınlar, seramiğe dair aletler ve malzemelerin yer aldığı depo, birinci ve ikinci katta Odunpazarı Şehrin Ateşi Seramik Çalıştayı’na ait koleksiyon eserlerin sergilendiği sergi odaları holü, sanatçılar ve sanatçı adaylarının güncel-süreli sergiler açmalarına imkan tanımak için Özel Sergi Odası, bir seramik sanatçısının, eserini/eserlerini rahatlıkla üretebileceği mini ve özel bir seramik atölyesi mantığıyla tasarladığımız Sanatçı Odaları bulunmaktadır. Eskişehir’in Mihalıççık İlçesi’nin Sorkun Mahallesinin (köyünün) geleneksel değeri olan çömleklerinden bazı örneklerini yakından görerek, fotoğraflar eşliğinde yapım hikayesine de tanık olacakları Sorkun Odası düzenlenmiştir. Ziyaretçilerimiz; galeriyi gezerken, ateş ve toprağın renkleriyle ayrı ayrı renklendirilmiş odalarında, adeta Şehrin Ateşi çalıştay ortamındaymışçasına bir gezinti yapacaklar ve o süreçte yaşanan heyecanlara tanıklık edeceklerdir. Gönüllülük esasıyla hem çalıştayın hem de yaşayan bir galeri olma özelliği ile bir ilk olduğuna inandığım seramik galerisinin sanat danışmanlığını yapmaktan gurur duyuyorum. Odunpazarı Şehrin Ateşi Seramik Galerisi güzel Eskişehir’imize armağan olsun.


Eskişehir’de bir seramik sanatçısı olarak yaşamanın sizce ayrıcalıkları nelerdir?


Eskişehir; 1986 yılında geldiğim Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Yüksekokulu Seramik Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak akademisyenliğe adım attığım, 2008 yılında da profesör olarak görevimden emekli olduğum şehir. Bu şehirde doğmadım ama 37 yıldır bu şehirde büyüdüm. Bu süreçte bu kentin büyümesine, gelişmesine, değişimine de tanık oldum. Bu şehir benim için her zaman anılarıma, değerlerime, tecrübelerime, sevinçlerime ve en önemlisi sanatsal görüşlerime hep güzellikler kattı. Bozkırın ortasında güler yüzlü, aydın, entelektüel, sağduyulu, duyarlı insanlarıyla, müzeleri, parkları, bahçeleri, sokakları, caddeleri, yaşam alanları ve üniversiteleriyle; sanatsal/ kültürel/tarihi izler taşıyan, temiz, düzenli, güvenli bir şehir. Eskişehir’de yaşamak ayrıcalığına sahip olan şanslı kişilerdenim. Kısacası her haliyle, her yönüyle yaşanmaya yaş almaya değer, olağanüstü bir “Büyük Şehir. Sanatsal beslenme için İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi büyük şehirlere ulaşım ve yakın mesafede olması da çok büyük bir avantaj. Bunu yanı sıra Eskişehir’deki, Anadolu Üniversitesi’ndeki çalışma ortamımda, birbirinden değerli hocalarım, çalışma arkadaşlarım, Eskişehirli eşim ve oğullarım, sanatla geçen ömrüme çok büyük, çok önemli değerler kattılar. Böyle güzel bir şehri var eden herkese en içten teşekkürlerimi sunuyorum.


Çağdaş seramik sanatı ile yerel çömlekçilik birbirinden farklı olgular ama Sorkun örneğinde olduğu gibi bir halk sanatı olarak yerel çömlekçiliği desteklemek için neler yapılabilir?


Evet çağdaş seramik sanatı ve yerel çömlekçilik birbirinden farklı olgular, farklı alanlar; çok haklısınız. Yerel çömlekçiliği desteklemek için yapılabilecekleri kişisel olarak yaptığım çalışmalar üzerinden örneklerle anlatmak istiyorum. Prof. Güngör Güner Hocamın derslerimizde, konferanslarında geleneksel çömlekçilik üzerine anlattığı bilgiler beni çok etkiledi. Okuldan mezun olur olmaz ben de bazı çömlekçi köyleriyle ilgili araştırmalar yaptım. 1986 yılında Anadolu Üniversitesi’nde başlayan eğitimcilik serüvenimde de Yüksek lisans tezimin konusu Ege Bölgesi’ndeki Bazı Çömlek Üretim Yerlerinde Çömlekçiliğimiz idi. Ardından bizzat giderek çömlek yapımlarına tanık olduğum yerler üzerine makaleler kaleme aldım. Ardından tüm bilgi ve fotoğraflarımın da içinde yer alan Geleneksel Çömlek Sanatı adlı bir kitap yazdım. Eskişehir’in Sorkun köyünün anadan kıza, usta çırak ilişkisi içinde sürdürülen çömlekçiliği üzerinde yoğunlaştım. “Sorkun Çömleği” adını taşıyan bir kitabın metin yazarlığını yaptım. Yurtiçinde ve yurtdışında birçok konferansımın konusu Sorkun Çömlekleri/ Çömlekçileri oldu. Köye geziler düzenleyerek köyün tanıtımına da yardımcı olmaya çalıştım. Eskişehir’de açılan Şehrin ateşi Seramik Galerisi’nde de bir odayı Sorkun Odası adıyla düzenledim. Sorkun çamurunu ve çömleklerini, sanatsal çalışmalarımda da sıkça kullanıyorum. Bu eserlerimden bazıları yurtdışındaki müzelerde ve koleksiyonlarda yerlerini aldı. Birçok kişisel sergimde Sorkun çömlekli ve Sorkun çamuruyla yaptığım eserlere de yer verdim. 41 yıllık sanat hayatımdaki 26. kişisel sergimi Eskişehir Odunpazarı Şehrin Ateşi Seramik Galerisi’nde Sergi Odası’nın ilk sergisi olarak gerçekleştirdim. Toprağını zanaat adına şekillendiren Sorkunlu çömlekçi kadınlarımızın ellerinden çıkan çömlek formlarını, sanat çalışmalarımla bütünleştirdiğim kompozisyonlarla “Kadın Eli” adını verdiğim sergimle izleyicilerin beğenisine sundum.


Ayrıca 2007 yılında “Kınık Köyü Yaz Okulu Projesi 2008” adlı çalıştaya atölye eğitimcisi, 2018 yılında “Kınık Köyü Kırsalda Tasarım Etkinliği” Atölye Çalışması ve Festivali’ne davetli sanatçı ve atölye lideri, 07-09 Ekim 2022 tarihleri arasında İzmir Menemen’de düzenlenen 1. Uluslararası Menemen Çömlek Festivali kapsamında yapılan Menemen Hünerli Eller Çömlek Yarışması’na jüri olarak katıldım. Yerel çömlekçiliğin desteklenmesi konusunda kişisel girişimlerimizin yanı sıra belediyelere, üniversitelere, özel kurum ve kuruluşlara da çok büyük işler düşüyor. Yerel çömlekçiliğe dair yapılan yazılı, sözlü ve uygulamalı yayın, çalıştay ve sempozyum vb. etkinlikleri gördükçe de mutlu oluyorum. Hiç de küçümsenmeyecek ölçüde çok değerli çabalar bunlar. Bu türden çabaların sayısının artmasını diliyorum.


Görsel sanatlar dışında musiki ile de ilgilendiğinizi ve gençlik yıllarınızda folklor oynadığınızı biliyoruz. Okuyucularımıza da bahseder misiniz?

Bu sorunuzu biraz daha fazla örnekle cevaplamak istiyorum. Evet çocukluk ve gençlik yıllarımda halk danslarını öğrenmek ve öğretmekle geçen süreci en değerli kazanımlarım olarak görüyorum. Bu sevgi ve ilgi ilerleyen yaşlarımda da salon danslarını öğrenmekle devam etti. Bunun yanında müzik benim için çocukluğumda duyduğum, bu yaşlarımda da söylemeye çaba sarf ettiğim amatör bir başka alan. Türk sanat ve Türk halk müziği korolarında amatörce korist ve solist olarak şarkı söylemeye çalışıyorum. Çok basit anlamda trampet, davul ve akerdeon çalıyorum. Yine çocukluğumdan başlayan geleneksel el sanatlarımıza olan ilgim ve hayranlığım hiç bitmeyen bir aşkla devam ediyor. Örgü, dantel örmeyi, dikiş dikmeyi, nakış yapmayı çok seviyorum. Özellikle ben de bıraktığı izleri olan özel kumaşlar veya malzemelerle elbise, kazak, yelek, çanta, takı vb. türden bazı giysilerimin ve aksesuarlarımın tasarımını büyük bir sevgi ve zevkle yapmayı ve keyifle kullanmayı çok seviyorum.


Söyleşiyi kişisel bir soruyla tamamlayalım. Bulunduğunuz her ortama neşenizle, espri yeteneğinizle renk katıyorsunuz. Bu yaşam enerjiniz nereden besleniyor?


Bu nazik sözleriniz için çok teşekkür ederim. Yaşam enerjimin beslendiği kaynak, kendimi hep genç hissetmem ve neşeli olma halimdir. Şu şarkı sözlerini hep çok sevmişimdir. “Neşeli ol ki genç kalasın bu dünyadan da zevk alasın…” Yaşam enerjim, üzerimde büyük emekleri olan ailemden, eşimden, çocuklarımdan, hayatıma anlam katan öğrencilerimden, arkadaşlarımdan, hocalarımdan geliyor ve çok sayıdaki hobimden besleniyor, destekleniyor. Bu da beni her zaman enerjik ve dinamik kılıyor. Yıllarla katman katman biriken bu enerjiler; yerini, ortamını bulunca neşe ve espri olarak kendiliğinden ortaya çıkıveriyor.

bottom of page