Kil Çıkarma ile ilgili İnanışlar ve Tabular:
Sosyo-kültürel bir değerlendirme
Dicle ÖNEY I Sevim ÇİZER
Sakarya Üniversitesi, Sanat Tasarım ve İzmir Ekonomi Üniversitesi,
Mimarlık Fakültesi, Seramik ve Cam Bölümü Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi
Özet
Seramik, kimi zaman günlük ihtiyaçları karşılaması kimi zaman ise bir ifade aracı olarak işlev görmesi ile sosyal yaşamın vazgeçilmez nesnelerinden biri olma özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, ilkel toplumların sosyo-kültürel yapılarında karşılaşılan tabular ve ritüellerin çömlek üretiminde de görüldüğü gözlemlenmiştir. Kil ocaklarından başlayan bu tabu ve ritüeller pişirimin son evresine kadar geçen tüm süreçlerde varlık göstermektedir. Bu çalışma, kil çıkarma sırasında karşılaşılan inanış, tabu ve ritüelleri incelemekte, çömlek üretimi ile ilişkisini sosyo-kültürel bakış açısıyla değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Araştırmanın sonucu olarak üretimde karşılaşılan tabuların; yaradılış mitleri ile başlayan hayatın, bir metafor olarak üreme-üretme, yaşam-ölüm olgularını tanımladığı görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Çömlekçilik, Kil Çıkarma, Tabu, Ritüel, İnanış
Giriş
Seramik, üretildiği toplumda kimi zaman günlük ihtiyacı karşılayan bir kap-kacak, kimi zaman ise bir ayinin vazgeçilmez nesnesi olarak tanrı, kral veya imparatorlara sunulan önemli ve değerli bir nesne niteliği taşımıştır. Ayrıca doğum ve ölüm arasında geçirilen süreçte sosyal yaşamın hemen hemen her evresinde kullanımına ihtiyaç duyulan bir ifade aracı niteliğinde olmuştur. Bu özellikleri ile bir toplumun; dini, tarihi, politik, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yönden etnografik yapılarını çözümlemede ve tanımlamada sıklıkla incelenen bir nesne haline gelmiştir.
Bu derleme makalede, farklı coğrafyaların çömlekçilik üretiminde yer alan inanışlar, ritüeller ve tabuların, sosyo-kültürel bir çerçevede ve çok disiplinli bir yaklaşımla ele alındığını belirtmek gerekir. Tüm seramik üretim süreçlerinde karşılaşılan inanışlar, ritüeller ve tabularla ilgili bir dizi makale serisinin bu ilk bölümü seramik üretiminin başlangıcı olan ocaktan kil çıkarılması ile ilgilidir.
Seramik, teknik ve işlem zincirinin yorumlanması ile malzeme kültürünü de anlamanın yollarından biridir. Bu sebeple günümüz arkeolojisi ve sosyo-kültürel antropolojinin, “Chaîneopératoire” (İşlem zinciri) olan zanaat alanları arasında tanımladıklarından biri de çömlekçiliktir. Gosselain’e (2018:1) göre işlemsel zincir; hammadde, araç, üretim bilgisi, temsil ve aracı etmenleri bir araya getiren ayrışık yapılı bir kültürel birikimdir. Bu ögelerin doğası ve düzeni sosyal, tarihsel ve çevresel ilişkiler ağından ileri gelir ki o ağ sadece zanaatçının yaptığı işi sosyo tarihsel bir çerçeveden tarif etmez aynı zamanda bireylerin üretim sürecinde zanaatlarına bağlılıklarını ve ona nasıl şekil ve anlam verdiklerini belirler. Albero’e (2014:196) göre seramik; günlük rutinlerin ideoloji, gelenek ve davranışların doğal olarak kabul edildiği, tutucu sembolik bir sistemi korumamıza izin verdiği günlük yaşam deneyimine aktif olarak katılır.
Çömlek Üretim Sürecine İlişkin İnanışlar ve Tabular
Günümüzde de değişik coğrafyalarda çömlek üretiminin yaygın olarak devam ettiği birçok topluluk bulunmaktadır. Özellikle ilkel toplulukların günlük yaşamlarının ayrılmaz parçası olan gelenek ve inanışlar, tabu sayılan yasaklarla pekiştirilmektedir.
Tabu, Polinezya dilinden alınmış bir sözcüktür. Freud’a (2017:36) göre tabunun karşıt iki anlamı vardır: bir yandan kutsal, kutsallaştırılmış; diğer yandan da korkunç, tehlikeli, yasak, kirli anlamına gelir. Çömlek üretimi boyunca karşılaşılan tabular, kelimenin anlamını ifade eden “kutsal, kutsallık” ve bu durumdan kaynaklanan “tehlike, kirlilik”leri içermektedir.
Kutsal olma durumu; kil ile biçimlendirme-yaratma eyleminin bir metafor olarak yaratılış mitleri ile özdeşleşmesinden kaynaklanmaktadır. “Adem’ in bir topak çamurdan yaratıldığı” gibi kutsal kitaplarda geçen bu yaradılış mitleri, benzer biçimde birçok ilkel kabilenin mitlerinde de görülmektedir. Örneğin; Doğu Afrika’da yer alan Kenya’nın on yedi kabilesinden biri olan Babukusu (Bukusu) topluluğu iki yaradılış efsanesine inanmaktadır. “İlk efsaneye göre, WeleKhakaba (yaratıcı tanrı) cenneti ve kili yaratarak, ilk yaşamı ve insanı birleştirmesine ve üretmesine neden oldu. İkinci efsanede ise WeleKhakaba, Sabah Yıldızı’ından (ya Sulwe) aldığı kozmik toz ile kili birleştirerek ilk hayatı ve insanı yarattı. Bu yaradılış efsanelerinin ‘Siumbwa’ olarak adlandırılan kil yataklarında gerçekleştiğine inanılmakta ve böylece Siumbwa tüm insan yaşamının kaynağı olan ilahi bir yer olarak düşülmektedir. WeleKhakaba ve Babukusu çömlekçileri; biri insanı diğeri ise çömleği yarattığı için yaratıcı anlamına gelen ‘Omubumbi’ olarak adlandırılır” (Nangendo, 1996, s. 70-71). Kamerun’un Grassfields bölgesinde yer alan Babessi’de ise kil ile çalışmak insan üremesi için çok güçlü bir metafor olarak işlev görür. Mvoh olarak adlandırılan kil yatakları, krallık dönemindeki sarayın en özel ve kutsal olan iç odası ile özdeşleştirilmektedir. Bu oda, Kral’ın (Fwa), krallığının devamını ve canlılığını güvence altına alacak, köyün varlığını ve refahını koruyan hayati maddeyi özenle kontrol edecek çocukları tasarladığı yerdir (Forni, 2007, s. 43).
Botswana’da halkın dolaştığı yerler kirli kabul edildiği için kil elverişli olmasına rağmen köyün içinden ve umumi yerlerden temin edilemez. Kirliliği gidermek adına bir takım uygulamalar söz konusudur. Mobatlba veya Mosiane adı verilen özel bitkilerden kesilmiş dallar kilin ve kile karıştırılan diğer hammaddelerin bulunduğu yerlere atılır. Aynı bitkiler su ile karıştırılarak cenaze törenine katılanların elleri bu karışım ile yıkanmaktadır. Ayrıca çömlekçi kili hazırlarken ya da üretim esnasında misafir gelirse bu karışım ziyaretçilerin üzerine serpiştirilir (Thebe & Sadr, 2017, s. 290).
Kil Çıkarma ile ilgili İnanışlar ve Tabular
Birçok topluluk, kil yataklarının bulunduğu alanları, kutsal ruhların ya da atalarının ruhlarının dolaştığı yer olarak nitelendirmektedir. Bu sebeple, buralara hangi zamanlarda, kimlerin, nasıl gideceği de önemlidir. Gana’da cuma ve pazar günleri kil ocaklarından kilin çıkarılması ya da tarlada çapa yapılması yasaktır. Yerli halkın inanışına göre o günlerde Tanrı Axava tarafından bu yerler denetlenmektedir. Eğer bu tabular kırılırsa giden kişilerin hastalanacağına ya da yağmurun yağmayacağına inanılmaktadır (Halluska, 1999, s. 16-17). Güney Gana’da yaşayan Ashanti topluluğunun geleneklerine göre, ruhlar her nesnede yaşar ve bu ruhların yatıştırılması gereklidir. Bu sebeple çömlekçiler geleneksel olarak kil çıkarma işlemini sadece uğurlu günlerde yaparlar. Örneğin, Ashanti çömlekçilerinin toprak tanrıçalarından AsaseYa’ya adak günlerinde kil çıkarmak yasaktır. Çünkü Sahraaltı Afrika’da toprak dişi sayılmakta ve bununla özdeşleşmektedir (Acheampong, 2015, s. 78). Sudan ve Sahra bölgesinde ise bu alanlar kötü ruhların dolaştığı alanlar olarak ifade edilir; kısırlık, düşük yapmak, körlük ya da ölüm gibi olaylara sebep olduğu düşünülmektedir. Bu sebeple haftanın belirli günlerinde kil çıkarmak yasaktır. Genellikle bu yasaklı gün cuma günü olup diğer günler ise gruplara göre değişkenlik göstermektedir (Vincentelli, 2004, s. 48).
Kutsal sayılan bu yerleri kirletmemek, tanrıları veya ataların ruhlarını kızdırmamak için; hamile kadınlar, adet görmüş kadınlar, yakın zamanda dul kalmış olanlar, son zamanlarda cinsel temasta bulunmuş kişilerin kil ocaklarına girmesi yasaktır (Vincentelli, 2004:28,48; Thebe, 2016:341; Gosselain, 1992:566; Lindahl&Pikirayi, 2010:11; Kayamba&Kwesiga, 2016:85). Birçok toplulukta, üretimin tüm evrelerinde özellikle adet görmüş kadınların bu alanlarda bulunması yasaktır. Aksi halde kadınların erken menopoza gireceğine ve doğurganlıklarını kaybedeceklerine inanılmaktadır. Öyle ki Nijerya’da yaşayan ve büyük bir topluluk olan Yoruba kadınları kanı ve tehlikeyi sembolize eden kırmızı renkli kıyafetleri giymezler. Vincentelli’e (2004:52) göre çömlek rahmin metaforu olarak algılandığından dolayı toprak eleme işlemini yalnızca menopozun son evresinde olan kadınlar yapabilir. Gana’nın kuzeyinde yer alan Kpando kasabasında ise daha önceleri deneyimsiz genç kızların kil ocaklarına girmeleri yasaktı. Bölgede, ergenlik ayinlerine henüz girmemiş kızlar ve kadınların yeryüzündeki tanrıları kirletebileceğine inanılmaktaydı (Asante, Adjei, &Asare, 2013, s. 64).
Üretimin kadınlar tarafından yapıldığı topluluklarda, erkeklerin kil ocaklarına girmeleri yasaktır. Batı Uganda’nın Ankole bölgesinde bu kural ihlal edilirse erkeklerin iktidarsız olacaklarına inanılır (Kayamba&Kwesiga, 2016:85). Gana’da erkeklerin bu alanlara girme yasağı, Kwawu kadınlarının kil çıkarma işlemi sırasında çıplak olmalarına dayandırılmaktadır (Acheampong, 2015:78; Asante, Adjei&Asare, 2013:65). Orta ve Doğu Afrika’da çömlekçilerin erkek olduğu bazı bölgelerde ise kadınların kil alanına gelmeleri ya da çömlek üretimi esnasında erkek ustaların yanında bulunmaları kesinlikle yasaktır (Vincentelli, 2004, s. 55).
Sahraaltı Afrika’da yaşayan Bantu topluluğunda kil çıkarmaya giden bir grup kadından yalnızca biri kil ocağını kazar. Bu kilden üretilen kaplar başarılı olursa o kadının eli uğurlu sayılır ve artık bu işi tekrar yapması gerektiğine inanılır (Lawton, 1965, s. 170).
Diğer tabulardan biri de ölümle ilgilidir. Babukusu’da cenaze sonrasında veya yakın zamanda çevresinden birini kaybeden kişiler kil ocaklarına giremez, hatta üretim de yapamazlar (Nangendo, 1996, s. 73). Balkanlarda ise, son bir yıl içinde ölmüş biriyle temas eden kadınlar üretim yapamazlar (Vincentelli, 2004, s. 28). Bu yasakların altında yatan en önemli etmen; doğumu simgeleyen üretimin, yaşamın sonunu ifade eden ölüm olgusu ile ters düşmesidir. Ölü ile temas sonucunda bireyin kirlendiği, dolayısıyla bu kirlilik ile üretimin herhangi bir aşamasında çömleklerin çatlayacağı veya kırılacağı düşülmektedir. Bu durumda yaşam gibi üretim de sonlanacaktır.
Tabular arasında kil ocaklarına girilirken ayakkabıların çıkarılması ve ayakların çıplak olmasına da rastlanılmaktadır. Aksi durumda Ganalı çömlekçilere göre, kil çıkaran bireyin koruyucu olan toprak tanrısına saygısızlık etmiş olacağına inanılmaktadır (Asante, Adjei, &Asare, 2013, s. 64). Bantu topluluğunda ise henüz kazılmamış kil ocağına basmak tabu sayılmaktadır (Lawton, 1965, s. 170). Zimbabwe’de kil ocaklarına gelirken bıçak, anahtar, hatta madeni para gibi keskin nesnelerin getirilmesi yasaktır (Lindahl&Pikirayi, 2010, s. 11). Buna, kutsal alanda kan dökülmemesi ve böylece kirliliğin engellenmesi sebep olabilir. Burada da kan kirlilik olarak algılanmaktadır.
Bazı yerlerde, kil çıkarmaya başlamadan önce, kil çıkarma sırasında ve çıkarıldıktan sonraki aşamalarda gerçekleştirilen ritüeller bulunmaktadır. Doğu Mali’de yaşayan Mongolu çömlekçileri, kil çıkarmaya başlamadan önce Spegiht ve Tokitanrıları onları affetsin diye keçi ya da horoz kurban ederler (Acheampong, 2015, s. 78). Kpando’da ise, ilk olarak toprak tanrıçasının rızasını almak ve ona yalvarmak üretimin başarılı olması için önemlidir (Asante, Adjei, &Asare, 2013, s. 64). Doğu ve Orta Afrika’da kil ilk defa çıkarılıyor ise, kadın çömlekçi kil alanında minyatür bir çömlek yapar ve ritüel şarkıları söyleyerek etrafında dans eder. Böylece işinin temelini oluşturacak ve onu başarılı bir çömlekçi yapacak kile saygılarını sunar (Vincentelli, 2004, s. 55). Botswana’da çömlekçiler, kil çıkarmak kutsal olduğu için Tanrı ve ataların ruhlarına hürmet etmek ve saygı göstermek adına işlem esnasında tartışmaz ya da dedikodu yapmazlar. Duaların ve ritüellerin kil kaynaklarını etkilediğine inanarak kısık sesle konuşur, aralarında en yaşlı kişinin ya da öğretmenin yönetiminde geleneksel şarkılar veya ilahiler mırıldanırlar (Thebe & Sadr, 2017, s. 290). Balkanlar’da da kadın çömlekçiler benzer biçimde dans edip şarkı söyleyerek ritüellerini gerçekleştirmektedirler (Vincentelli, 2004, s. 28). Zimbabwe’de çömlekçilerin, kilin toplanmasından sonra atalarını huzura kavuşturmak için küçük bir kil yığını veya dal demetini onlara sunmaları gerekmektedir (Lindahl & Pikirayi, 2010, s. 11).
Sonuç
Üretimin hammaddesi olan kilin, yaradılış mitlerinde var olması; insan ve çömlek arasında ilişki kurulmasına neden olmuştur. Nangendo’ya (1996:73) göre çömlek üretimi; bir metafor olarak insan yaşamının döngüsünü ve yaşam akışını imâ eder. Yaşam, ocaklardan kilin kazılmasıyla (rahimdeki fetüsü temsil eder) başlar. Büyüme süreci; bir kabın oluşturulması, kurutma ve pişirim işlemleri; olgunluğu, kırık parçalar ise ölümü sembolize eder. Bu sebeple üretimin her evresinde tabulara sıklıkla rastlanılmaktadır. Ancak yaşamın başlangıcı sayılan kil ocakları, üretimin geri kalan aşamalarının gerçekleşebilmesi için hayati önem taşımaktadır.
Kil ocaklarında yapılan ritüeller animizm inancından kaynaklanmaktadır. Tanrı ve ataların ruhlarının bulunduğu ocaklardan alınan kilin karşılığında hediyeler vermek, adaklar kurban etmek üretimin devamlılığı için önemlidir. Onları kızdırmak, yine üretim boyunca karşılaşılması olası problemleri ifade etmektedir. Burada uygulanacak tabular çiğnenirse sonuçları çoğunlukla; kadınların düşük yapması, erken menopoza girmesi, erkeklerde iktidarsızlık, kısırlık gibi üretkenliğin sonlanmasına sebep olmaktadır. Ölü ile temasın sonucu ise yine üretimde karşılaşılması mümkün, kabın çatlaması veya kırılması ile işlevselliğini yitirmesi olabilir.
Çömlek üretiminde karşılaşılan tabular ve ritüeller, toplumları sosyal anlamda düzenleyen ve koordine eden, bu sebeple üretimin kendisini yapılandıran söylemsel olmayan iletişim biçimlerini imâ etmektedir (Albero, 2014, s. 237). Yakın kültürlere sahip toplumlarda üretimin neredeyse her evresinde karşılaşılan tabu ve ritüellerin de Afrika kıtası örneğinde olduğu gibi benzer olması olağandır. Ancak çalışmada örneklendirildiği gibi; coğrafi ve kültürel farklılığa rağmen Balkan toplumlarında da aynı ritüellere rastlanılması ilginçtir. Yaradılış mitlerindeki yada üretimin teknik aşamalarındaki evrensellik burada da söz konusu olabilir mi? Farklı kültürel yapıların bir arada yaşandığı, gelenek ve inanışlarla derinden bağları olan Anadolu coğrafyasında çömlekçilik üzerine tarafımızdan yapılan alan araştırmalarında kil çıkarma ile ilgili inanış ve tabulara rastlanılmamıştır. Çömlek üretiminin diğer evrelerini kapsayan pratiklere ise bu makalenin devamı niteliğinde yapılacak olan çalışmalarda yer verilecektir. Anadolu çömlekçiliğinin kil çıkarma ile ilgili inanış ve tabuların olup olmadığına dair araştırmalar, üretimin devam ettiği merkezlerde yapılacak araştırmalar, antropolojik ve sosyokültürel bir bakış açısıyla değerlendirilir ise olası öykülere ulaşılabileceği kanısı taşınmaktadır.
Kaynakça
Acheampong, A. (2015, June). Investigation Into The Pottery Industry in The Ashanti Region. Gana: Kwame Nkrumah University of Science and Technology.
Erişim tarihi: 18 Temmuz 2019, http://ir.knust.edu.gh/bitstream/123456789/8632/1/FINAL%20WORK%20.pdf
Albero, D. (2014). Santacreu, Materiality, Techniques and Society in Pottery Production, The Technological Study of Archaeological Ceramics through Paste Analysis. Warsaw/Berlin: De Gruyter Open Ltd. doi:https://doi.org/10.2478/9783110410204
Asante, E. A., Adjei, K., & Opoku-Asare, N. A. (2013). The Theoretical and Socio –Cultural Dimensions of Kpando Women’s Pottery. 3 No:1. doi:ISSN 2222-2863 (Online)
Forni, S. (2007). Containers of Life: Pottery and Social Relations in the Grassfields (Cameroon). 40 No. 1, Ceramics Arts in Africa, pp.42-53. (A. Livingstone, & K. Petrie, Eds.) UCLA James S. Coleman African Studies Center. Erişim tarihi 21 Mayıs 2014, from http://www.jstor.org/stable/20447811
Freud, S. (2017). Totem ve Tabu Büyü, Gelenek, Korku ve Yasak. İstanbul: Kuzgun Yayınevi Dağıtım Pazarlama LTD.ŞTİ.
Gosselain, O. P. (1992, September). Technology and Style: Potters and Pottery Among Bafia of Cameroon. Vol. 27, No. 3 (Man, New Series,). Royal Anthropological Institute of Great Britain and Ireland Stable. http://www.jstor.org/stable/2803929
Gosselain, O. P. (2018 , December). Pottery Chaînes Opératoires as Historical Documents.
Halluska, D. (1999, January 4). Pottery and Progress: Traditional and and Contemporary Pottery in Vume, Ghana. Erişim tarihi: 7 Nisan 2018, http://digitalcollections.sit.edu/african_diaspora_isp/14
Lawton, A. (1965, June 31). Bantu Pottery of Southern Africa. Master Thesis, I. South Africa: University of Cape Town. Erişim Tarihi: 3 Nisan 2020, https://open.uct.ac.za/handle/11427/3623
Lindahl, A., & Pikirayi, I. (2010). Ceramics and Change: An Overview of Pottery Production Techniques in Northern South Africa and Eastern Zimbabwe During The First and Second Millennium AD. Ceramics and Change: An Overview of Pottery Production. Lund, İsveç: Archaeological and Anthropological Sciences. doi:10.1007/s12520-010-0031-2
Nangendo, S. M. (1996, October). Pottey Taboos and Symbolism in Bukusu Society: Western Kenya. 17/2. African Swdy Monographs. Erişim tarihi: 17 Haziran 2019, https://jambo.africa.kyoto-u.ac.jp/kiroku/asm_normal/abstracts/pdf/ASM%20%20Vol.17%20No.2%201996/Stevie%20M.%20NANGENDO.pdf
Thebe, P. C. (2016). Our Past, Our Present, and, Most Importantly of All, Our Future’: The Role of Potters in Botswana. 48. Erişim tarihi: 8 Mart 2019, https://www.academia.edu/34773843/Our_Past_Our_Present_and_Most_Importantly_of_All_Our_Future_The_Role_of_Potters_in_Botswana
Thebe, P. C., & Sadr, K. (2017, December). Clay sources and contemporary potters in southeastern Botswana. 30(Southern African Humanities ). Botswana: KwaZulu-Natal Museum. doi:ISSN 2305-2791 (online)
Vincentelli, M. (2004). Women Potters - Transforming Traditions. New Brunswick, New Jersey: Rutgers University Press.
William K. Kayamba ve Philip Kwesiga. (2016, November). The role of pottery production in development: A case study of the Ankole region in Western Uganda. 4. Net Journal of Social Sciences. doi:ISSN: 2315-9774
Görsel Kaynakçası
Görsel 1 Kil ocağından gelen Konkomba çömlekçisi, Kuzey Gana Bölgesi, Afrika: (Albero, 2014, s. 239)
Görsel 2:Dombandola çömlekçisi, üretim yeri olan yeraltı mağarasından çıkarken, Angola, Afrika: (Vincentelli, 2004, s. 58)
Görsel 3:Biçimlendirmenin son aşamasındaki Darfurlu bir çömlekçi, Sudan, 1980 : (Vincentelli, 2004, s. 49)
Görsel 4:Pişirim öncesi doğal pigmentlerle bezenmiş şamdan ve ikili form, Berber çömlekçiliği, Kabylie, Kuzey Cezayir, 1920 : (Vincentelli, 2004, s. 48)
Opmerkingen